Herkesin duası; yaşlılıkta mağdur olmamak





MARY TEYZENİN KALP KRİZİ


''Allah hastalık vermesin!'' desek de ömrümüz oldukça, yaşam çemberinde döne döne sorunların sırası geliyor. Özellikle grip gibi yaygınlaşan kanser vakalarına şahit oldukça, bunayanların perişanlığını gördükçe 'acaba?' endişeleri aklımızın bir köşesinde kalp ritmi gibi atıyor... Bu kaygılar yalnız kendimiz için değil tabii... Bir yakınımızın elden ayaktan düşmesi, yatalak olması en az kendi hayatımız kadar etkiliyor bizleri...
Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, hangi millet ya da ülkeden olursanız olun bu duygular herkeste var. Ancak yaşanılan ülkenin sağlık ve sosyal hizmetlerinin kalitesi ve insanlarının yaşam şekli, zamanı geldiğinde hayata geçen korkuları ya bir tsunamiye ya da hafif bir sallantıya çeviriyor. Ve bu düşüncemde ne kadar haklı olduğumu Mary teyzenin kalp krizinde gördüm...

Laf yok, eylem var   

Yukarıdaki kocaman gülücüklü selfieyi geçen Temmuz ayında çekindik. Forres'in en ünlü manzara izleme noktalarından Califer Point'te (ki birçok insan küllerinin buraya gömülmesini vasiyet ediyor, tepelerinde birer fidanla. Yakında bir ormana dönüşür). Fotoğrafı karta bastırıp, güzel de bir çerceveye koyup 29 Temmuz'da yani 88'inci yaş gününde hediye ettim. Hediye paketini heyecanla açtı ve ''Aman Tanrım! Yüzüm kırışık çıkmış'' diye çığlık attığında benim sırıtan yüzümün nasıl bir ifade aldığını tarif etmeme gerek yok sanırım...
Her neyse, resimde de gördüğünüz gibi Mary teyzenin başında hala ana saç rengi, ağzında ana dişi var. Geç evlenmiş, kocası beyin kanamasından ölünce de erkenden dul kalmış, çocuğu yok. Hemşire emeklisi. 1972'de bir kist ameliyatı olmuş bir daha da doktor yüzü görmemiş, maşallah. Emekli olduktan sonra yıllarca charity'lerde gönüllü çalışmış, ayak masajı, manikür, pedikür öğrenip hastanelerde yaşlılara gönüllü olarak hizmet vermiş. Her pazar kiliseye, her çarşamba da Bible study'sine yani İncil okuma gününe gider. Kuran kursu benzeri bu kursta hem İncil'i okurlar hem de anlamadıkları, mantıklarına ters gelenleri başlarındaki rahipten açıklamalı dinlerler. Aynı zamanda, kendinden küçük biri demans, diğeri kanser olan iki kız kardeşinin yardımlarına koşar. Tekerlekli bir valizi vardır, her ay charity dükkanlarından içini çocuk ve yetişkin ayakkabılarıyla doldurur ve üçüncü dünya ülkelerine yardım götüren kuruluşlara ulaştırır. Noel yaklaşırken de ayakkabı kutusu telaşına girer. Gücü yettiğince aldığı kutuların içini dışını süslü kağıtlarla kaplar, içlerini çocukları sevindirecek malzemelerle doldurur ve yine üçüncü dünya ülkelerine gönderir. Bütün bunları da Tanrı'dan iyi puan alıp cennete gitmek için değil, 'insan' olmanın kriteri olarak gördüğü için yapar...   

Eren ve Iona'nın Mary teyzeye cadılar bayramı ziyareti, 2009

90'nına merdiven dayamış Mary teyzenin hala çişini tutarak rahat rahat gezmesi, arabasının el frenini sorunsuzca çekmesi, torunu yaşındakilerle yarışacak bir hafızası olması kısaca, bu yaşında kimseden yardım istemeden yaşaması tabi ki yıllarca kendisine yaptığı yatırımların sonucu...  
Orta yaşların sonunda başladığı kas güçlendirici, refleks hızlandırıcı egzersiz kursuna kendi yaş grubundan arkadaşlarıyla hala gider. Altında arabası, güzel mekanlarda arkadaşlarıyla kahve içme, öğle, akşam yemekleri buluşmaları yapar, gönlünü hoş tutar. Haftada bir kuaförüne gider, fönünü çektirir, her altı ayda da dişlerini kontrol ettirir. Çok kitap ve gazete okur, günlük bulmacalarını çözer, akşam dokuzda yatar, sabah erken kalkar, radyo dinlemeyi çok sever. 'Bagpipe' dedikleri (bizim Karadeniz tulumunun benzeri müzik aleti) İskoç müzik aletinin çaldığı her türlü müziğe, zorluk derecesi en yüksek sudoku kıvamında figürlerle dolu İskoç dansına kısacası ülkesine ait her şeye aşık klasik bir İskoç...Bu kadar İskoç milliyetçiliği duygusuyla yanarken, oylarını Conservative Party'e (sağcı, muhafazakar İngiliz Partisi) vererek, yaşlılara ait politikasını beğenmedikleri Scottish National Party'sini (SNP) (Milliyetçi İskoç Partisi) geçen yıl hezimete uğratan yüzlerce yaşlı İskoç'tan da biri.

Yıllar önceden hazırlanan 'acil çantası'


Geçen hafta ilk kez Mary teyzenin ishal ve kusma şikayetini duyduk. Belki yediği bir şey dokunmuştur diye düşündük çünkü hiçbir şeye diyeti yok. Bu olayın ertesi akşamı bizi aradı, göğsünde ağrı olduğunu söyledi. Edi hastaneye götürecekti, ama o önce bir doktorla konuşup onların ne diyeceğini öğrenmek istedi. Kısa bir süre sonra yine bir telefon. Mary teyze kalp krizi geçiriyormuş, ambulans gelmiş ve hastaneye gidiyormuş..
Edi bunu büyük bir soğukkanlılıkla söylerken, ben ''Kadın belki ölüyor, yanına gidelim?'' dedim. Aldığım cevap: ''Bize ihtiyacı yok!''
O zaman dondum kaldım. Evet yaşlı Mary teyze ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgiden geçip geçmeme anında da kimseye ihtiyaç duymuyordu her zaman olduğu gibi. Kapının arkasında hazır olan meşhur valizini alıp, kapıyı çekip gitmiş ...

Mary teyzenin en büyük zevklerinden biri de çocuklarla oynamak

'Meşhur valiz' dememin nedeni ise; yıllar önce komşusu Angela'nın çok hasta annesini hastaneye götüreceklerken, yaşlı kadının elleri titreyerek ''pijamam şurada, çorabım burada...'' diye verdiği tariften aldığı dersle hemen bu valizi hazırlamış. Bu hikayeyi herkese anlatır ''Köşede ne beklediğini bilmiyoruz, her şeyde tedbirinizi alın'' diye...

'Tedbir' demesi bizden, uygulaması bunlardan

''Önce tedbir!'' diyen milyonlarca İskoç'tan biri olan Mary teyzenin önlemi sadece valizle kalmıyor. 'Ne olur ne olmaz' düşüncesiyle evinin bir anahtarını kardeşinin evinde tutuyor. 'Mümkün değil!' ama olur ki anahtar kaybolursa kolay bulunsun diye de ucuna da kocaman bir anahtarlık takmış. Bu arada vasiyetnamesi de yıllar önceden hazırlanmış, cenaze masrafları ayrı bir hesapta bankaya çoktan konmuş. Evdeki her türlü fazlalık kullanılabilir durumdaysa charity dükkanlarına, değilse recycle yani geri dönüşüme sık sık gönderildiği için eline ayağına dolanacak pek bir şey de yok...
Bütün bunlar bana, kendi ülkemde laf olarak hep andığımız ''Önce eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah'a ısmarla!''nın uygulamasına burada şahit olduğumu hissettiriyor...


Yatağa düşseydi ne olurdu?

Mary teyze bir hafta içinde hastaneden taburcu oldu. Yaşından dolayı masada kalır korkusuyla herhangi bir operasyona kalkışmamışlar. Bir çanta dolusu hap verdiler. Geçmişte olduğu ameliyatı dışında, hayatı boyunca aspirin dahi almamış Mary'nin haplar ilk önce gözünü korkutsa da çabuk kabullendi. Çok daha yavaş bir tempoyla da olsa günlük yaşantısına döndü...
Eğer Mary bu pozisyonda değil de ameliyatlı olup eve gönderilseydi mağdur olur muydu  'HAYIR!'. Burada da halkının vergilerinden maaşlarını alan yöneticiler ve ve onların yönettiği kurumların tedbirleri yetişecekti...

Yatakta kalan yaşlıların okuması ve yemek yemesi için kullanılan sehpalar

Mary yatağa düşseydi ülkesinin sosyal güvenlik kurumu hemen ona her hafta 83 sterlin temizlikçi ve bahçıvan parası verecekti böylece bu konularda mağdur olmayacaktı. Eğer talep ediyorsa günde üç kez hasta bakıcılar gelecekti ve sabah yataktan kaldırıp, duşunu aldırıp, kahvaltısını yaptırıp, öğle ve akşam yemeklerini verip, yatağına yatırıp gideceklerdi. Yatağının içine şişme plastik, ince bir yatak koyacaklardı ki uzun yatmadan dolayı vücudunda bir delinme olmasın. Hem düşmesini önleyecek hem de kalkarken tutunup güç almasını sağlayacak bir demir bariyer yatağın kenarına monte edilecekti. Kitabını okurken, yemeğini yerken rahat etsin diye yatağında kullanabileceği ayaklı bir sehpa da hemen elinin altında olacaktı. Bu arada duşta, tuvalette oturması için sandalyeler, evin içinde düşmeden yürümesi için tekerlekli yürüteç, dışarı gezmesi için de tekerlekli sandalye adresine bedava teslim edilecekti. Bir de, yüzlerce yaşlı hastanın tek başına yaşamasına yardımcı olan bileklik ya da kolyesi olacaktı.

Alarmlı bileklik ve kolyeler yalnız yaşayan hasta yaşlıların vazgeçilmezi 

Tek başına bir haber konusu olan bu bileklik ya da kolyenin ortasındaki kırmızı düğme aslında hem telefon hem de bir alarm. Mary bunlardan biri için her üç ayda 18 sterlin ödeyecek ve evinin içinde yaşadığı herhangi bir tehlike durumunda kırmızı noktaya basacaktı. Anında bir görevlinin canlı sesini duyacak ve ne durumda olduğunu söyleyecekti. Görevli elindeki acil ulaşılacaklar listesindeki üç önemli yakınından birine durumu bildirecek, hemen Mary'nin imdadına yetişilecekti.

!5 dakikada yatağa dönülmediğinde alarmı devreye geçiren sensörler

Yalnız yaşayan birçok hasta yaşlının kullandığı bu bileklik ya da kolyeyi kullanmak istemeseydi daha çok demans ve alzheimer hastaları için tercih edilen alarmlı sensör takılacaktı yatağına. Eğer 15 dakikada yatağına dönmezse ya da evin bir köşesinde düşüp kalırsa sensörler alarmı devreye sokacak ve yetkiliyi arayacak ve onlar da en yakınlarına haber verecekti...
Bu yazının arkasından belki akıllara 'zengin' ülke farkı düşüncesi gelebilir ama İskoçya'nın her karış toprağında ne Suudi Arabistan gibi petrol çıkıyor ne de Kuveyt gibi parası altın. En başta eğitim ve insana verilen değer en ihtiyacınız olduğu dönemde mağdur olmadan hayatınızı sürdürmenizi sağlıyor. Darısı ülkemdeki bütün yaşlıların başına... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lâ TAHZEN / ÜZÜLME...

ODTÜ'lü ve Ankaralılara SÜRPRİZ!

En gözde tatil şekli; 'International House Swap- Uluslararası Ev Takası'